Kulağım temiz, beyinle alakalı olabilir...

kulak iltihaplanması?

kameranın büyüklüğü/ağırlığı nedir?
teknosa'da söylediğinden çok çok daha uygun fiyatlara üçayaklar satılıyordu bir kaç ay önce.

dijital kamera fazla buyuk degil tabi ama dandik tripodlardan almak istemiyorum. ordakileri biliyorum 30-50 arası fiyatları fakat pan ve tilt yaparken sorun oluyor. bu fluid denilenlerden de istediğim fiyatta bulamıyorum tabi.

atlıyosun uçağa istanbula geliyosun hemmen sirkeci'ye gidiyoruz sana bi tripod alıyoruz hem 100 ytl'ye hem de canavar gibi(: istersen bi ara araştırıp güzel bi tripod bakabilirim alr kargolarım falan. msnden şaapalım şunu.

lisans - bachelors, genelde BA (bachelor of arts) veya BS (bachelor of science) seklined oluyor. BS muhendisliklerde genelde. BA de digerlerinde ama bolumunu yazarsan arastirabilirim.

lisanustu - masters. ayni bachelors gibi burada da MA ve MS var.

bir de ME var.

Lisans ve yüksek lisans derecenizin hangi alandan olduğuna bakar o, yukardakilere ek olarak mesela hukuk lisansı LLB, masteri LLM diye geçiyor falan.

Mühendislik için BS ve MS kullanılabilir.
Civil Engineer, BS
Civil Engineer,MS
Civil Engineer, Phd. şeklinde de kartvizite yazdırılabilir. Tabi BS genelde yazılmaz ya da ben görmedim. MS ya da phd varsa bastıra bastıra yazdırırsın o ayrı.

tam cevap değil ama:
var. sörf sırasında görmüştüm yakın tarihlerde.

$oyle bir $ey var
www.futureme.org

sozluk.sourtimes.org

cevap değil.

bakaya kalmak mazeret belirtebildiğin sürece sorun olmaz.
mezun olabilir durumda gibi bir belge verebilirler mi? onu sorabilirsin.
askerlik şubesi ile konuşup fikir aldınız mı? onlar belki bazı belgelerin biraz gecikmesine razı olurlar. sonuçta istekli bir adam var ortada.

sizinle aynı şartlarda olup gitmemeye çalışan biri başarmıştı ama tüm işlemleri burada ailesi elden (postayla falanla değil bizzat gerekli yerlere giderek, telefon açarak) yapmıştı. ask. şebenizle yoğun bir telefon görüşmesinin işe yarayacağını düşünüyorum.

ebuddy :) ausodaksjdhksajd

hata penceresi açıldığında "onar" diye bir düğme var. bas ona.

www.msxlabs.org

jel veya köpükten değil de bazı bünyeler tıraş makinelerine böyle tepki verebiliyor genel olarak, öyle bir durum varsa herhangi bir yan ürün pek fayda etmeyecektir sanırım

bazı ciltler tıraş makinasına uyumsuz. kendimden biliyorum.

makinayı kullanırken abanma, bırak sinekler takılsınlar, takılacaklarını bilsinler konamasınlar. o pasparlak yüz lisedeydi; unutacaksın, alışacaksın..:)
ben wilkinson'un jilet takılan dalgasından kullanıyorum, dedem de bunlardan kullanıyordu, bir bildiği varmış. biraz daha yese ustura bulacam; jiletsiz, orijinal.
ne o öyle 12 bıçaklı, yaylı lastikli, köpüklü makinalı. bebek kıçımı temizliyoruz. basbayağı yüzümüzdeki kılları biçiyoruz yahu, ne kadar kibar olunabilir, ne kadar engellenebilir. engellenebilse kabul eder miyiz, erkekliğe bok sürdürecek miyiz? ee?
jilet takılan normal aparatla traş olmadan önce güzel bir de fırça varsa ve köpürttürdün müydü yüzünü, pala ile traş olsan canın yanmaz... savaşa gitmeden önce sevgilin yanaklarını okşuyor gibi olur...

Panasonic'in 8000 serisinden (örneğin es 8807) bir adet makine edinirseniz kurtulabilirsiniz. Şimdiye kadar kullandığınız makinelere nasıl olur da tıraş makinesi denilir şaşıracaksınız.

1024'e geçişler tamamlandı diye biliyorum. bir forumu kontrol ettim. sorun görmedim.

windows ya da modem ayarlarında bir yerlerde hız seçme gibi bir olay vardı sanki?
(maksimum hızım bu gibisinde)

bu tip ayarları kurcalayan biri değilsen modem arayüzüne gir ve hızının kaç göründüğüne bir bak. eğer 256 ise telekomu yeniden ara ve modemde de 256 göründüğünü belirt.

ben beylikdüzü'nden bağlanıyorum. 1024 haberleri çıktıktan 3 gün sonra bu nimete ulaştım.

jiletten bu kadar süre sonra bulaşmaz diyebiliriz yani?

bakterilerin ömrü kısa 15 gün yaşayamazlar herhalde, ama virüsler 2 hfta bozulmadan barınabilir sanırım. internetten virüslerin yaşam süreleri diye arattım kuş gribine sebep olan virus hakkındaki bilgiler :

VİRÜSUN DIŞ ORTAMLARDA YAŞAM SÜRELERİ

Çevrede: Influenza virusları çevresel ortamda ve özellikle serin ve nemli koşullarda uzun zaman sürelerinde canlılıklarını korurlar. Dışkı materyalinde enfektivite 4 0C’de 30-35 gün, 20 0C’de 7 gün sure ile muhafaza olduğu, ayrıca Influenza virusları çok fazla su kuşlarının bulunduğu göllerden ve havuz sularından izole edilmiştir.

Karkaslarda: AI virüsü karkaslarda ortam sıcaklıklarında yalnızca birkaç gün canlılığını koruyabilirken buzdolabı sıcaklıklarında 23 güne kadar canlı kalır. Viremik safhada işlenen kuşlar virüs içeren kanları veya dışkı materyali ile diğer karkasları bulaştırırlar. Paketleme ve depolama sırasında oluşabilen damlama da enfekte karkaslardan kontamine olmuş olmaları ihtimalinden dolayı önemlidir.

Et ürünlerinde: Merkez iç sıcaklığın 71 °C ye ulaştığı bir ısıl işlem uygulamasında 1 saniyelik süre, Tavuk vebası(kuş gribi,avian influenza, HPNAI) virüsünün kanatlı etinde inaktivasyonu için uygundur.
AI virusunun kimyasal ve fiziksel etkenlere karşı dayanıklılığı;

Temperature ; 560C/3 saat, 600C/30 dakikada inaktive olmaktadır

Dezenfeksiyon: Formalin ve iyot bileşikleri ile inaktive olmaktadır

pH: Asitik pH larda inaktive olmaktadır

Kimyasallar: Oxidising agents, sodium dodecyl sulphate, lipid solvents, ß-propiolactone inaktive olmaktadır

İNKÜBASYON SÜRESİ

Hastalığın kuluçka süresi 3-5 gündür. Genellikle 24-36 saatte hastalık kendini gösterir. Hastalar 1-7 gün içerisinde ölürler.

Bazı virüsler kristalleşip yıllarca yaşayabilir. Hepatit de virüstür. O yüzden şu kadar bekledim herşey ölmüştür deme. Şüphen varsa test yaptır, aşı ol bişey yap.

yok sadece arkadaş tarafından kullanılmış olma ihtimali üzerine kafamı bulandırdım.
sonuçta sallıyorum paketi olduğu gibi. temiz kirli önemsiz.

ya bu epey ciddi bir hastalıkmış. Türkiye'de 3 kişiden 1 inde var falan yazıyor. aidsten bulaşıcıymış vs. vs.

kontrolde temiz çıkınca 1.aşıyı yaptırıp 2.yi unutmuştum. tırstım şimdi. gidip yeniden aşılanayım.

spor haline mi ne geçiyorlardı bunlar yanlış hatırlamıyorsam o zaman yarı ölü halde (hatta tam ölü ama sonra canlanıyor filan yüce manitunun hikmeti işte) baya baya baya uzun süre duruyorlar. hatta tüm olay proteinlerinin çözülmesi diye biliyorum ben.

ama mesela hepsinin ayrı özelliği vardı filan. mesela aids virüsü oksijene yani açık havaya girekt temas edince ölüyordu filan gibi şeyler de hatırlıyorum.

ama burada yazanlara güvenme tabiki de benim yazdıklarım lise biyolojisinden aklımda kalanlar buraya bir doktor bile yazsa tam cevabı bilemez çünkü bir tıp öğrencisi arkadaşımın dediği gibi hastalık yoktur hasta vardır.

mikrop hastalık yapan bir virusse ol hiç olmez dıs ortamda kristalleşir ve yasar insan vucuduna girince formunu alır ve urer senide hasta eder. virsuler ısı ışık gibi yontemlerle yok edilemezler öldürülemezler

özellikle hepatit b diyorsanız çok az bir miktar bir eritrositin 1/10 u kadar hacimden hepatit b kapılabilir (yanlış hatırmalıyorsam 0,0001 ml.)mutlaka test yaptırın derim ki jilet bu konuda cidden tehlikeli. içiniz rahat etsin veya (allah korusun) ona göre önlem alırsınız.

tamamen bilgi olsun diye yazıyorum aids (hiv) için bu gerekli miktar 0,5 ml civarıdır.

daha guzel ve hizli haziyor .
onunda kartusu filan var dolduruluyor sanirim. ne kadar gider bi fikrim yok

lazer yazıcıların içinde kartuştan çok farklı olarak toner sistemi vardır, ıslak mürekkep değil toz mürekkep ihtiva eder, toner'in içinde silindir vardır. lazer bitince tonerler de değiştirilebilir, kartuş dolumu yapan yerlere sormakta fayda var. toz mürekkep olduğundan baskı daha az dağılır, bozulma daha az olur.
toner ekonomiktir, kartuşa göre baskısı daha güzeldir ve çok daha uzun süre gider. orjinal toneri ortalama 150 liradan sayarsak 4 toneri değiştirmek 600 liraya gelir ki bitince ağlatır adamı. dolumculara bakıverin.

bilelim öğrenelim notu: bu arada toner tozunu solumamakta sonsuz fayda vardır.

ya bunun howstuffworks'te tabii ayrintili bi acilimi vardir ama abi olay genelde $u, laser yazici bildigim kadariyla cok yuksek bi isida o tozu kagidin icine embed ediyor adeta; ondan mutevellit kagit da sicak cikiyor mesela.

ama "daha mi guzel yaziyor" sorusunun cevabi $u, daha kucuk partikullerle ugra$tigi icin laser yazici, genelde daha guzel yaziyor. nasil ki dotmatrix yazici 9 ya da 24 pin ile yazarken, murekkep puskurtmeli ondan kat kat ustunse, laser yazici da murekkep puskurtmeliden oyle ustun.

maliyet konusuna gelindiginde, genel bi ekonomik prensiptir bu, sabit maliyet arttikca bagil maliyet du$er. yani laser yazici pahali oldugu icin daha ekonomik :) zaten adi ustunde bi tanesi murekkebi "puskurtuyor" digeri ise koklatiyor kagida adeta :)

bi de toner elbette kartu$tan cok daha ekonomiktir.

@galadnikov
senin makinanın muadil kartuşunu gördüm. 45 ytl. neredeyse orijinali kadar iyi ve 3000 üstü çıktı alındığını gördüm. doldurma için ise 30-35 civarı para istiyorlarmış.

evin içinde değilse tüm apartman tarafından yaptırılır. eğer çürümeye sebep olacak olağandışı bir kusurunuz yoksa siz haklısınız.

bence apartman ortak yaptırmalı aynı mantıkla eğer 6. kattaki otomat düğmesi bozulsa, lambası patlasa "banane kardeşim senin katın ben o kata çıkmıyorum ki" mi diyecek apartman sakinleri. bir de şöyle bir durum oluyor mesela banyodan ya da tuvaletten aşağı daireye su sızıyor öyle bir durum olsa arızayı sizin gidermeniz gerekirdi ama burda arıza daire dışında olduğu için apartman bütçesinden yaptırılmalı.

apartmanın ödemesi gerekir bence de. mesela bizim yangın çıkışının kapısı sürekli çarpıp birinci kattakileri rahatsız ediyordu. oraya bir zamazingo bütün apartman tarafından yaptırıldı. 1. kattaki komşunun mantığıyla bakarsak apartmanın çatısı uçsa bile sizin ödemeniz gerekir.

üst katlarda biri bez atmış bizim katta tuvalet tıkandı . boru açılamayacak biçimde tıkanmış. tamirat gideri apartmana yazıldı. bize değil.

kat mülkiyeti kanunu'nun aşağıdaki kısmında müstakil ve müşterek kullanımın sınırları çizilmiş




II - Tarifler: Madde 2 - Bu kanuna göre :

a) Kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününe (Anagayrimenkul); yalnız esas yapı kısmına (Anayapı) anagayrimenkulün ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olup, bu kanun hükümlerine göre bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerine (Bağımsız bölüm); bir bağımsız bölümün dışında olup, doğrudan doğruya o bölüme tahsis edilmiş olan yerlere (Eklenti); bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına (Kat mülkiyeti) ve bu hakka sahip olanlara (Kat maliki);

b) Anagayrimenkulün bağımsız bölümleri dışında kalıp, korunma ve ortaklaşa kullanma veya faydalanmaya yarıyan yerlerine (Ortak yerler); kat maliklerinin ortak malik sıfatiyle paydaşı bulundukları bu yerler üzerindeki faydalanma haklarına (Kullanma hakkı);

c) (Değişik: 13/4/1983 - 2814/1 md.) Bir arsa üzerinde ileride kat mülkiyetine konu olmak üzere yapılacak veya yapılmakta olan bir veya birden çok yapının bağımsız bölümleri için o arsanın maliki veya ortak malikleri tarafından bu Kanun hükümlerine göre kurulan irtifak hakkına (kat irtifakı); bu hakka sahip olanlara da (kat irtifak sahibi); d) Arsanın, bu kanunda yazılı esasa göre bağımsız bölümlere tahsis edilen ortak mülkiyet paylarına (Arsa payı); e) Kat mülkiyetinin veya irtifakının kurulmasına ait resmi senede (Sözleşme); Denir.

-------------

IV - Ortak yerler:

Madde 4 - Ortak yerlerin konusu sözleşme ile belirtilebilir. Aşağıda yazılı yerler ve şeyler bu kanun gereğince her halde ortak yer sayılır.

a) Temeller ve ana duvarlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları,antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölum dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri,kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar,

b) Her kat malikinin kendi bölümü dışındaki kanalizasyon tesisleri ve çöp kanalları ile kalorifer, su,havagazı ve elektrik tesisleri, telefon, radyo ve televizyon için ortak şebeke ve antenler sıcak ve soğuk hava tesisleri,

c) Çatılar, bacalar, genel dam terasları, yağmur olukları, yangın emniyet merdivenleri. Yukarıda sayılanların dışında kalıp da, yine ortaklaşa kullanma, korunma veya, faydalanma için zaruri olan diğer yerler ve şeyler de (Ortak yer) konusuna girer.

----------


burada ise genel giderler ile ilgili esaslar belirtiliyor.



III- Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma :

Madde 20 - (Değişik birinci fıkra:13/4/1983 - 2814/9 md.) Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:

a) Kapıcı, kaloriferci,bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;

b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım,koruma ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında; Katılmakla yükümlüdür.

c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz. (Değişik: 13/4/1983 - 2814/9 md.) Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde on hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür. Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan, kişinin, kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır.


20/b'ye dikkat ederseniz tüm ortak yerlerin bakım, koruma ve onarımından maliklerin hepsi sorumludur.

yani gayet açık ki bu onarım apartmanın bütçesinden karşılanacak.


benim tavsiyem "üç beş kuruş ya boşver" falan demeyiniz. katiyen bedeli karşılamayınız. insanlar azıcık hak hukuk öğrensinler...

merhaba. benzer durum babamın başına gelmişti. biz 1. kattayız, alttaki dükkan sikayetci oldu. babam tuvaleti banyoyu her yeri kendi parasıyla kazdırdı ve tamir ettirdi (zaten öyle bi şey de gerekiyordu) herneyse şikayet devam etti bizden olmadıgı anlaşılmıştı. bence çok büyük masraf değilse yaptır.komşunla anlaşmaya çalış durumunu anlatarak ya da.

tabiki sen haklisin.
benden once agk tez davranmis ve kanunu aynen yapistirmis.
hatta o daire size ait degilse parasini daire sahibinden almaniz gerekiyor.
bu da ekstra bir hatirlatma olsun o halde.

şark kurnazlarına kanmayın. tabii ki apartman öder. en üst katta çatınız akarsa da aşağıdakiler "bana ne çatıdan" diyemez, zemin katta oturan da "ben asansöre binmiyorum. asansörle ilgili para vermem" diyemez.

şikayetvar ilgili şirket soruna cevap verir vermez şikayet sahibine fikir sormadan "sorun çözüldü"yü yapıştırıveriyor, kazancı şirketlerden gelen bir siteden bekleneceği üzere. zaman zaman işe yarayabilir ama tüketici dernekleri daha iyi bir seçim bence.

lykos'un dediği doğru gibi.
şikayetvar'ın da şikayet edileceği bir yer olsa iyi olurdu.
yine de hiç yoka göre iyi olduğu kabul edilebilir.

Tüketici mahkemesine elinizdeki bilet ile birlikte dava açabilirsiniz.Yalnız Tüketici Mahkemesi'nin bu konuda tam olarak görevli mahkeme olup olmadığından emin değilim.

tic. ve san. bakanlığının tüketici sorunları hakem heyeti diye bir kurumu var onu incele derim ama bu sorununa bence çözüm getirmeyebilir ama en azından sana yol gösterirler yetkisiz olsalar bile.
biz bu adamlar sayesinde teknosadan verdiğimizin çok üstünde para koparmıştık gerçekten iyi niyetli insanlar tüketicinin yanındalar. linkini de vereyim
www.sanayi.gov.tr

bunun dışında eğer istanbuldaysan kadıköyde yazıcığlu pasajının sokağından yukarı çıkınca dersanelerin olduğu bi yere geliyosun işte o dersanelerin orda bi yerde tüketici bilmemne derneği var. orası da ilgileniyo arkadaşım harley çizmeyle sorun yaşamış ve o adamlar çözmüşlerdi
sokağı bulduktan sonra ordaki esnafa sor sana gosterirler.

biletin arkasındaki hizmet sözleşmesinin son maddesinde uyuşmazlık halindeki yetkili mahhemeler belirtilmiştir.

bagaj zayiatı konusunda da maddeler olması lazım.

bir de nasıl bir yol izlediniz bilmiyorum fakat baktınız sorun çözülemiyor aşağıdaki adamlarla uğraşmayın muhatap firmada ulaşabileceğiniz en yetkili kişiye ulaşın mümkünse yüz yüze görüşün muhtemelen çok daha farklı yaklaşacaklardır.

inş. içinde değerli bir şey yoktur çünkü biletlerdeki sözleşmede çanta kaybolursa en fazla bilet fiyatının bilmem kaç katı kadar ödeme yapılır diye bir madde oluyor.

agk nın dediği gibi şöför, muavin, hareket görevlisi gibi alt kademedeki çalışanlarla bu saatten sonra halletmeye çalışma zaman kaybı olur.

ayrıca azıcık pislik olacak ama "çantamın içinde canon fotoğraf makinam vardı" derdim . tabi bu sadece örnek, elinizde faturası olan herhangi yükte hafif pahada ağır eşyayı söyleyebilirsiniz. akıllansınlar da kaybetmesinler bi daha.

evet bilet arkasında "2 bilet tutarı" yazıyor. sorumluluklarından fazla da ödeme yapmıyorlar. dava açabiliriz, bu durumda da bavulun içindekileri mahkemede kanıtlamamız gerekiyormuş, yoksa zormuş. 2 bilet tutarını kabul edince de "başka bir hak iddia etmeyeceğim" diye kağıt imzalatıyorlar. yani çantayı kendi imkanlarımızla bulmak ve ulusoy'u sorumsuzluğu yüzünden rezil rüsva etmek dışında elimiz kolumuz bağlandı. yapabilecek pek bir şeyimiz yok.

bagajın içinde sadece marka bir kot olsa bile bilet fiyatının 10 katı değerinde zararınız oluyor. eğer bu şekilde bir zarara uğradıysanız avukata bir danışın derim. belki emsal olabilecek bir dava sayesinde çantanızdakilerin parasını kat kat çıkarma şansınız olabilir.

fanlar bozumluş olabilir,hemen hemen aynısı ben de olmuştu. tam emn olmamakla beraber,sorunun bu olduğunu,fanı kendiniz değiştiremiyeceğinz için ister istemez servise gitmeniz gerektiğini düşünüyorum.

fanlardan kastım, ekran kartı, power supply ve kasanın fanını demek istedim, bu üçü birbirinden bağımsız, durup dururken üçü birden bozulmaz sanırım.

bence power supply problemi.

sorun ne anlamadım ama işlemcinin fanı bozulmuşsa bilgisayar kendini kapatır dolayısıyla diğer fanlar da durur. üçünün birden bozulması gerekmiyor yani. araya birşey sıkışmış dönmesini engelliyor olabilir.

bi ihtimal cpu un soketle bağlanıyosa anakarta ,bağlantısızlık olabilir cıkartıp takarsan sorun çözülebilir

işlemci fanından kaynaklanan bir problem gibi geldi bana. cpu aşırı ısındığında anakarta gelen elektrigi keser. fanı değiştirmek, tam oturmasını sağlamak suretiyle sorundan kurtulmanız mümkün gibi görünmekte. power supply de problem olacağını sanmıyorum.

valla sathaner gayet açık seçik net bir şekilde anlatmış problemi. lütfen okurken ve cevap yazarken biraz daha gözümüzde canlandırmaya, anlamaya çalışalım. buraya soru yazan kişi, cevap almak için yazıyor. düğmesine basınca vınn diye azıcık bir ses çıkaran ve akabinde kasa ışığı hariç komple susan bir bilgisayar canlanıyor benim gözümde. işlemci fanının bozuk olması nedeniyle komple kapanma olabilmesi için, en az bir 2-3 dakika o işlemcinin ısınması, bu arada bilgisayarın normal gibi çalışması lazım. düğmeye basar basmaz vınn edip anında susan bir bilgisayarın ya anakartı göçmüştür, ya da kasa ışığını yakmaktan öte elektrik alamıyordur.

power dügmesi saglam mi? bazen bunun yayi bozulur ve ittirdikten sonra geri gelmez, bilgisayarda co kkisa b,ir sure acilir gibi olur ama dugme basili kaldigi icin calismaz. gerci kasa isigi yaniyorsa sebebin bu olmamasi lazim ama...

@kibritsuyu. işin aslı o kadar da açık olarak yazılmamış.

power ya da reset düğmesi içeri takılı kalmış olabilir.
power supply yetersiz gelmeye karar vermiş olabilir

ben olsam
cpu nun yerine sağlam oturduğundan emin olurum.
bundan önce daha kolay olduğu için anakart pilini çıkarıp takmanı tavsiye ederim. (bazı nedeni bulunamayan gerzek hatalarda çözüm olabiliyor)

tüm parçaları sırayla sök/tak

hard disk açılışta okuma yapmaya çalışıyor mu? kontrol et.
--
tüm fanlar aynı anda duruyorsa daha eski pc'ler için power supply ya da anakart problemi derdim.
yeni anakartlar daha karmaşık.

öncelikle ilginiz için teşekkür ederim,
power düğmesi takılı kalmadı, cpu fanını geçen sene değiştirmiştim, akşam tekrar söküp takıcam, ben yine de elektriksel bir sorun olduğunu düşünüyorum, sanki fişi pile takmışız, pilin güçü makinayı çalışıtmaya yetmiyor gibi, kibritsuyu'nun dediği gibi vınn diye az bir ses çıkartıp çalışmaya çalışıyor ama güç yetmediği için duruyor, eğer power supply den ise onu değiştirip deneme şansım yok.
Şu an iş yerindeyim, akşam biraz daha kurcalarım.

galiba anakart , kasa ile temas ediyor ve kısa devre yapıyor...

power supply

kesinlikle power supply.

power supply olabilir. bende de aynısı oldu, ekran kartından şüphelendim değilmiş. en son power supply ateş çıkartarak yandı.

beraberinde anakartımı da götürmüş. farkında değildim, gidip yeni güç kaynağı aldım, dediğin gibi çalışacak gibi yapıp yan çizdi. anakartı da değiştirdim sorun kalmadı.

problem oluşmadan önce kasaya yeni bir parça takıldı ise (hdd, cd, ram vs) bu parçaların çektiği gücü power supply karşılamıyordur. daha kötü bir ihtimal ise takılı olan parçalardan birinin kısa devre yapmış olmasıdır.(kısa devre var ise aynı kablo üzerinden beslenen diğer cihazlarıda yakmış olabilir)
yapılması gerekenler, öncelikle sistemde takılı olan hdd, cd gibi cihazların elektrik bağlantılarının sökülmesi, sistemde bir ekran kartı bulunuyor ise yeniden sökülüp takılması, el değmişken ramleri de yeniden söküp düzgünce taktıktan sonra pc yi üzerinde hdd olmadan açmaya çalışmaktır. bu durumda açılıyor ise sıra ile daha önceden elektrik bağlantılarını söktüğümüz hdd ve cd lere güç verip (her seferinde bilgisayar kapalı iken) kasa içindeki parçaları denemektir.
eğer pc üzerinde hiç bir cihaz olmadığı halde yani sadece cpu, ram ve ekran kartı kombinasyonunda açılmıyor ise anakartın sökülerek başka bir makinede denenmesi gerekir. böylelikle arızanın anakartta mı yoksa power supply da mı olduğu anlaşılır.
önemli olan nokta kullanılan sisteme uygun powersupply seçilmesidir. piyasada 15-20 dolarlara satılan 400-500 Watt olduğunu iddia eden power supplylar 250 watt ın üzerine çıkamazlar ve pc nin tüm bileşenlerine ciddi hasarlar verirler. en önemlisi kaliteli bir markanın power supplyını almaktır.
edit : sistem nedir? üzerindeki power supply ne marka, kaç watttır?

cosysop'un dediği gibi fazla tozdan kaynaklı ısınma sorunu olabilir, kasayı açıp içini, özellikle işlemci fanını ve işlemciyi tozdan arındırmak iyi gelebilir. (ki o bölgeden ne kadar toz çıktığına inanamazsın).
Aklıma gelen başak bir şey, harddisk kaynaklı bir sorun olabilir, harddisk te bad sektor oluşmuş olabilir, o bölgeye yakın bir bölgeyi okumaya başlayınca da aptallaşabilir alet, uygun bi program indirip harddiski de bi kontrol ettiriver istersen.

Ekranın 5-10 saniyeliğine kapanması babamın bilgisayarında da oluyordu. Ekran kartının fanı bozulmuş ondan aşırı ısınıp kendini kapatıyormuş meğerse. Bence fanları kontrol edip tozdan temizleyin öncelikle...

ekran kartı aşırı ısınması fikrine katılıyorum.
kasa havalandırmasını kontrol edin. malum havalar sıcak. bir de cosysop ne diyorsa doğrudur.

Öncelikle yazılan her şeyi uyguladım, yardımlarınız için teşekkürler.

Komple kasayı temizledim, misler gibi yaptım kasayı. işlemci olsun, ekran kartının fanı olsun içlerinden topak topak pislik çıktı. Aynı sorun tekrar ortaya çıkmadı ama bu defa da (sanırım)ekran kartının fanından çılgınlar gibi ses gelmeye başladı. bu sorunu nasıl çözebilirim?

bir forumda yağlamaktan bahsediyorlardı.
fan sökülüp üzerinde etiket olan kısımdaki etiket kaldırılır altındaki fanın göbeği yağlanır gibi birşeyler.

ilgili forumları bulup iyice okumadan yapılmamalı gibi geldi bana.

hocam bence power supply arızası bu olay çünkü bazen bozulan bir power supply dengesiz yani gerektiğinden daha az güç almaya başlar power dan, sonuçta yetersiz güç gelince anakarta anakart ın da çalışma sistemi bozulabilir.Hatırlatmak isterim power supply arızaları genelde dalgalı voltaj olan yerlerde ve toprak hattının zayıf olduğu yerlerde görülür ,bilhassa p4 kasalarda bu daha geçerlidir
tabiki sorunun diğer bir yönü de var böyle kıl arızalar ram den de kaynaklanabiliyor veya da power supplydan anakarta bağlanan 4 dişli bir kablo vardır,bu kablo ekran kartına enerji sağlama işine yarar ona da bakmanda fayda vardır derim kaldı ki çalışma sistemi bozulan bir power supply bu 4 dişliyi de düzgün çalıştırmayacaktır.

her ekran kartı için geçerli değil ama başka bir çözüm de fanı yenisiyle değiştirmek. fanı sökebiliyorsan bilgisayar satan yerlere sormanda fayda var. şaftı kaymış bir fanı düzeltmek mümkün olmayabiliyor.. :)

Catlak oldugunu sanmiyorum ama tiplada alakam yok. Tahmin bazinda ayakda cok durdugunuzu ve bu parmagimiza fazla yuklendigimizi dusunuyorum. Bende de bazen oluyor. Daha olmedim.

burkulmuştur. eğer geçmezse doktora gidin, krem yazar, 1 hafta içinde de geçer. bana böyle olmuştu en azından.

çatlasa yerinde duramazsın.(ben de yazmadan duramadım)

çatladıysa yerinde durabilirsin. farkedilmemiş ve kendi kendine kaynayan kırık hikayelerini birinci kaynaklardan dinledim.

ağrının şiddeti ve hareketlerini engelleyip engellemediğine göre bi değerlendirme yapıp ona göre hareket etmek lazım fakat bununla ilgili pek bilgi girmemişsin. bi ortopedi polikliniğine görünüp x-ray çektirmen gerekir diye düşünüyorum sadece anamnez ile:)

arkadaşlar cevaplarınız için çok teşekkür ederim. benim şu anki düşüncem ise kemiğe elle uyguladığım kuvvetle bir ağrı hissedilmeyip, sadece ilgili bölgedeki kasları hareket ettirdiğimde bu ağrı kendini gösterdiği için ayağıma aldığım bir darbe sonucu doku zedelenmesi olması. bu dokunun geçen zamanla kendisini yenileyeceğini umut ederek doktora gitmeyi tembel bünyemi de göz önünde bulundurarak bir kaç günlüğüne ertelemeyi düşünüyorum. tekrardan cevaplarınız için eyvallah :)

dediğim kişi omzundaki kemiği kırmıştı (farketmemiş)

catlak olabilir pekala.. aylarca catlak el bilegiyle gezip tesadufen bunu farkeden insanlar tanidim ben. (el bilegi bu bi de.. du$un yani)

agrinin siddetini bilemiyorum ama catlak ya da hafif cikik oynama falan olabilir. Ben de parmagimi burktugumu sanmistim, meger yerinden oynamis, hafif capraz duruyor artik

benzer bir durum benim basima gelmisti. ters bir adim atip ayagimi iceri dogru buktukten sonra olustu. yoklayinca agrimiyordu ama adim atarken cok agriyordu. doktora gitmedigim icin ne oldu bilmiyorum ama kendi kendine gecmesi cok uzun surdu. en az 2 hafta ayni siddette devam etti.

2. herkesin kendi annesi. ama ben de guzel yaparim lan, valla.

edit: istisnalar olabiliyormu$ da. olsun kaide boyledir ama yahu.

patates kızartması değil sadece bir çok yiyecek elle yendiğinde daha fazla lezzet verir.

ıspanak..tavuk..balık vs. vs.

en iyi patates kızartması da patatese göre değişir, büyük ve şekli bozuk patatesler genelde daha leziz olur ki onlar da amerikan patatesi diye anılıyor yanılmıyorsam. fazla sert olmamalı, yumuşak da olmamalı, hafif sulu olmalıdır patates. 1/3 ü yağ dolu olan tavadaki yağ önceden bayağı kızdırılmalı, sonra kalem gibi doğranmış patatesler atılmalı. bunlara dikkat ettiğinizde güzel olmaması için bir sebep yok.

benim hayatımda yediğim en iyi patates kızartmalarından biri gökçeada-tepeköy-barba yorgo tavernasında yediğimdir. sırrını bilmeme rağmen sürprizi bozmuyorum. ulaşımı da oldukça zor ama her güzel şeyin bir bedeli yok mu?

tefal fritoz!

eğer ince kabuklu bulursanız (adapazarı patatesi mesela)
kabuklarını soymadan kızartmayı deneyin bir.
ama bunun kesimi biraz daha farklı. öyle köşeli parmak gibi değilde hani annelerin değişik bir kesim yöntemi vardır öyle (anlatamadım :)

ıspanak nasıl elle yeniyor onu çözemedim de
büyük fastfoodlardan hep mcdonalds beğenilir,
obaa süper abi diye gelir kulağıma

superfresh'in patatesleri hayvani.

Bir de gazete köşelerinde yazan "pratik bilgiler" benzeri bi köşede patates nasıl mcdonaldslardaki gibi yapılır benzeri bir şey görmüştüm. Bunun için patatesi önce una ya da süte bulayarak sonra yağa atın deniyordu. Unuttum hangisine buluyorduk ama yazan çıkar gerçeği.

Arbys'i fiyatlarından ötürü pek tercih etmem, ama adamların patates kızartması şahane cidden.Eğer henüz tatmayan varsa tavsiye ederim.

en güzeli annemin yaptığıdır benim için. hiç bir patatese değişmem.

cok güzel bir konuya değinmişsiniz...
özellikle bu şöförlerin birbirleriyle yarışmaları yüzünden ben otobüs yerine bir ton para döküp taksiyle işe gidiyordum. insan hız yapıyorlar, birbirleriyle yarışıyorlar diye şehiriçi otobüse binmekten korkar mı hiç, bu ülkede korkuluyormuş malesef. ve bu yarışları hiç utanmadan, çekinmeden muavinle konuşarak yapıyorlar, öndeki araç hangisi, geçmek lazım diyorlar durmaları gereken durakta durmadan basıyorlar gaza, yada kaç dakika oldu diğer araç çıkalı gibi konuşmalar ardından basıyorlar gaza...

şikayet ile çözüleceğinden şüpheliyim ben malesef. kimi kime şikayet ediyorsun :(
acaba diyorum, toplansa bir sürü insan, arena yada benzeri bir programa bu konuyu ele almaları için baskı yapsa... 1hafta 10gün binsinler otobüslere gizli çekimler yapsınlar, her bindikleri otobüste kayda değer bir sürü görüntü elde edeceklerine eminim. bunu yapmaları için konunun ciddiyetini, ne kadar fazla insanı ilgilendirdiğini ve ne kadar fazla insanın bundan şikayetçi olduğunu seçeceğimiz programa anlatabilmek lazım. 1kişiden değil, çok fazla insandan bu konuda talep gelirse bu konuyla ilgilenirler diye düşünüyorum.

Açıkçası ben her önerinin burada -Ekşi Duyuru'ya aykırı olmaz umarım- dillendirilmesini istiyorum.

Benim aklıma gelen tv'lerden medet ummaktansa (biliyoruz nelerle, ne için ve nasıl ilgilendiklerini çoğunun) bu tip konularla ilgilenen ve yaptırımı olabilecek var olan bir sivil toplum kuruluşuna destek olmak ya da böyle bir şey oluşturmak.

Nasıl çalışacak? Şöyle olabilir: İfşa ederek. Cep telefonu, handy cam, ses kaydedicileri gibi cihazlarla yolcuların farkettiği anda durumu bildirmesi ya da kaydetmesini sağlamak. Trafiğe durumu birden fazla kişi tarafından bildirmek, gerekenlerin yapılması için sürekli bir hareket içinde bulunmak. Ve bu işi yapamayan, düzgün yapmayan insanlar yerine gerçekten o işi yapmaya ihtiyacı olan ve değerini, zorluklarını bilecek, buna göre çalışacak insanların geçmesi için çaba göstermek.
Tekrar birkaç örnek vereyim konu ile ilgili:
- Bir belediye otobüsü, duraktaki bir yolcuyu ezip öldürebiliyor.
- Gavur dediğin adamın tasarladığı otomatik vitesli, klimalı, abs'li, hemen tüm güvenlik donanımları özene bezene yapılmış otobüsü körüğünden ikiye katlayacak kadar ivme kazandıracak hıza getirebiliyor şoförün biri. Bunu yapabilmek bir yarışçı için bile kolay olmaz sanırım. 50'ye yakın insan taşıyorsun, bu bir sorumluluktur. Taşıdıkların ise can'dır.

Ha bir de şu konu var: Zannediyorum ki belediyelerimiz fakir değiller. Neden hala "ayakta yolculuk" denen ilkel, sefil, çağdışı ve güvensiz bir uygulama sürüyor? Belediye otobüsü almaya mı para yetmiyor, yakıtını almaya mı? Yoksa otomobil sahipleri trafikte kalabalık etmesinler diye belediye otobüsü alınmasına mı izin vermiyorlar? Nedir sizce?
Neden 1.3 ytl'ye (3-4 adet ekmek parasıdır bu) ben ayakta gidip geliyorum zaten çalışmak için gittiğim yere? Ayda yüz milyon verip ayakta durmak sizce mantıklı mı?
Ve, minibüslerin ayakta yolcu almaları yasak, ve bu adamlar polis arabası gördüklerinde ayaktaki yolculara sinmelerini (yani yere çöküp saklanmalarını) emrediyorlar. Bunu bir insan evladı gururuna yedirmeli midir yanlış olduğunu bile bile?

peşin özet:
1.varolan kanunlar uygulanmıyor. kağıt üzerinde herşey güzel (Türk işi)
2.varoan kanunları "uygulamayan/uygulayamayan/uygulatmayanlar" için çok ağır yaptırımlar getirilmeli.
---------------------------
sorun bu işlerin yapısal olarak "düzeltilmek istenmemesi".

ankara'da trafik terörü için gayet ciddi söylüyorum

yalnızca 10 kişinin eline kamera ver
stratejik yerlerde hatalı davranışları kaydetsinler
ve hatalı davrananlar "kanunlar uygulanarak" (normalin aksine yani!!!) iyice bir bellensin.
sorun kalkar.

bu konuya komik bir dayanak: Almanya'dan Türkiye'ye tatile gelen ve trafiğin altını üstüne getiren biriyle tv röportajı yapılıyor. adama soruyorlar almanya'da böyle davranıyor musunuz? olurmu canım burası Türkiye diye kurallara uymuyoruz diyor.

kimsenin işini doğru dürüst yapmadığı ülkemizde işini yapması gerektiği gibi yapmayan bir başka grup. yalnız her nedense hep bu adamlar göze batıyor. bir otobüs kaza yapınca hepsini birden katil, bir tane mauvin terbiyesizlik yapınca hepsini aşağılık cahil saymak ne derece doğru? her otobüse bindiğimde olay çıkıyor, şoförler her seferinde hızlı gidiyor derseniz, insaf derim. biz de hergün biniyoruz otobüslere, işini gayet düzgün yapan, yolcuya gayet saygılı çalışanlar hiç mi yok? tabii ki var.(oyakbank reklamı gibi oldu) kısacası bu kadar önyargılı olmamak lazım.

ozmania: bence hepsini aynı kefeye koymak gerek. evet, aynen yazdığım gibi, son derece acımasızca. nedeni mi?
çünki iyi şoför olsalar dahi bulundukları kurumda düzgün çalışmayan insanlar var ve seslerin çıkaramıyorlar bunlara. tıpkı trafiğin, kanunların yaptığı gibi.
her gün bir sürü insan ölüyor, sakat kalıyor, kimsenin başına böyle bir şey gelsin dilemem, 3 gram vicdanı olan kimse de bunu istemez, ama bunlar oluyor. sen henüz bir kaza geçirmemiş olabilirsin, henüz bir yakının düşüncesiz, adi, haysiyetten nasip almamış bir hıyarın kullandığı bir magirus'un altın kalmamış olabilir.
ama insanlar bunlarla yüzleşiyorlar.
ben istanbul'da doğmadım, yaklaşık 10 senedir istanbul'da yaşıyorum. bundan 5-10 yıl önce istanbul, diğer şehirlere göre örnek bir şehirdi. neden biliyor musun? bir tenekenin içinde bulunduğu için kendini diğerlerinden üstün görenler azdı.
bir yaya görünce insanlar korkan çalıp üzerine sürmek yerine durup yol veriyorlardı.
bir dolmuş şoförü biraz hızlansa ya da bir hata yaparsa derhal yolcular uyarırdı ve şoför durumunu düzeltir özrünü dilerdi.
artık şoförlerden korkuyoruz.
ha, sadece toplu taşıma araçlarının şoförlerimi kötü?
asla değil, trafikte araç kullanan hemen herkes, artık bu bir gelenek, görenek halini aldığından olsa gerek, trafik kurallarını umursamıyor.
ama toplu taşıma araçlarını kullananların sorumlulukları kat kat fazla.
bu kadar rezil bir trafiğin içinde bir sürü insanla başa çıkmak zorunda kalıyor olabilirler, yorucu bir meslek, hem de çok yorucu.
ama bu mesleği hak eden insanlar var dışarıda işsiz ya da daha kötü mevkilerde ve becerikli insanlar var.
kadrolaşma ya da minibüs mafyalarının getirdiği adamlara mı acımalıdır, yoksa en azından 8 kişi taşıyan bir dolmuşun içerisinde sevdiklerine ya da işine ulaşmak isteyen insanlara mı?
ben acımıyorum kardeşim; elinde sigara ile senden benden toplanan vergi ve para ile alınan aracı güvenliksiz, hızlı ve hırpani kullanan ve yolcuları kendisi gibi insan olarak görmeyen, onları tehdit eden adamlar işsiz kalsın, ehliyetsiz kalsın, aç kalsın, köpek gibi sürünsün, ...umurumda değil.

katlandıkça katlanıyorlar. yani sen katlanıp, "tamam abi" dedikçe herkes işini kötü yapmaya başlıyor ya da kötü yapanlara terk etmek zorunda kalıyor.

Okuma yarışlarında birinci olurdum hep, gerçi bir meziyet değil ama aklıma gelmişken yazayım dedim. İlk başlarda bünyen buna karşı çıkacaktır, yani alakasız bazı sesler homurdanmalar falan baş gösterir,eğer böyle bir durumla karşılaşırsan içinden okumaya yani sessiz okumaya başla, nefesinle harf yarat (hani burun silerken kısık bir hömkürme sesi duyarız ya) yani dili devre dışı bırak bir süre sonra zaten otonom bir hale geliyor bünye; okunan şeyi gözle takip etmeye başlıyor bu egzersizler sırasında.İlerleyen sürelerde ilk acemiliklerini ise bağırarak okumayla atabilirsin , en azından ben yaptım oldu diyeyim.

insan içses ile okurken farkında olmadan dilini oynatır. (dikkat et farkedersin)
dilini oynatmamayı öğren diye okumuştum. kalem falan koyduruyor ağıza enlemesine(her iki ucu ağzın her iki yanından dışarıda kalacak şekilde. kalem yerine kürdanlada deneyebilirsin. (yanaklarını delme)

gamlibaykus, bağırarak okumayla atabilirsin demişsin, tam anlayamadım o kısmı. ikiniz de dil konusuna değinmişsiniz, ben normalde yine kafamda seslendiriyordum ama biraz deneme yaptım şimdi dediğinize paralel; haklısınız sönümlüyo büyük bi kısmını sanki.

çok teşekkür ederim cevaplar için. bir de tersten okuma önerisinde bulundu sözlükten bir arkadaş, onu da deneyeceğim. başka herhangi bi taktik varsa önerebilir misiniz. şimdi kafamda tersten gitme var, kelimeleri sembolleştirmede işe yarar bi de sesi kesmede gibi geliyo. daha sonra ne yapayım. bir de gözü sağa sola, aşağı yukarı oynatmaya devam mı edeyim yoksa kitaptan takip ederken yaptığım için yeterli midir?

dilinizin en azından gerilerde bir yerde ya da en uçta kımıl kımıl oynamaya çalıştığı konusuna dikkat edin. şu kalem (kürdan daha kullanışlı) olayını bir süre deneyin.

tamam, kalemle denedim; fena olmadı; bir de kürdan ile deneyeyim. çok sağolun cevaplar için.

şimdi bir sorum daha var. 750-1000 civarı gözle okuyan birisiniz diyelim ki. Okuduklarınız hemen hepsini anlayabiliyor musunuz? okunan metne ve okuyacak kişiye göre değişir tabi ama, diyelim ki önemli bir metin var karşınızda. nasıl okursunuz hızlı okumayla mı, geleneksel okumayla mı?

son olarak yeni ve bilmediğiniz bir kelime var. onu hızlı okurken anlayabiliyor musunuz, orada biraz yavaşlıyor mu okuyuş. İngilizce ya da işte kendi dilinizde olmayan metinler okunurken hızlı okumadan faydalanılabiliyor mu biraz yavaş da olsa?

okuduğunu anlama kısmındaki fikirlerin de izafi oluşunu göz önüne alaraktan kendimden örnek vermek gerekirse benim açımdan en iyi anlama yolu sesli okumaktır fakat bu sesin de desibel oranı yüksek olmalı, en azından benim yöntemim bu ve işe yarıyor diyebilirim size ; çünkü evrensel bir anlama tanımı yok benim bildiğim gerçi çok uzun yıllar önce söylenmişti tekrar ederseniz daha iyi kafaya giriyormuş diye bende işe yaramadı siz de yarar belki....

aynısı bana da oldu şifre unuttum diyerek yeniden aldım.

aynısı bana da oldu az önce.daha önce de olmuştu bi kere.dönem dönem siliniyor muyuz nedir?

iki kez bana da oldu. biri bugün.

ben biraz oynuyorum siteyle de, guvenlik aciklari varmis. arada sifrenizi yeniden almaniz gerekebiliyor. Acemilik iste, kusuruma bakmayin.

compumaster: ne demek:)

Hemen şifremizi unuttuk diyip şifre aldık (yani ben öyle yaptım). Ama tekrar eski şifremizi kullanmamızın bir sakıncası (riski) olur mu, merak ederim ben?

banada oldu bende eski şifremi pek bi sevmiştim aynısı tekrar aldım bi sakıncası var mı ki?

olay internet kullanicilari ile ilgili.

eski sifrenizi yeniden alabilirsiniz. ben veritabaninda sifrelerinizi okunamayacak sekilde sakliyorum, boylece veritabani birinin eline gecerse sifreleri ogrenememis oluyor. Veritabaninda sakladigim yapiyi degistirdim, ondan eski kayitlar silindi, yeniden almaniz gerekti.

Kulak zarina disaridan uygulanan basinca aslinda iceriden ostaki borusu ile dengelenmeli. Ama olmuyor tabi bu cat diye cogu insanda. Yapabileceginiz bir sey burnunuzu kapatip hafifce (ama hafifce) burnunuzdan nefes vermeye calismak. Bu burun/agiz boslugunuzdaki basincin artmasina ve ostaki borusundan hava gecmesine sebep oluyor.

daha çok cesaretle alakası var diye düşünüyorum. dediğin gibi bir sene ben de 50 metrelik havuzu dipten 2 kere boylamasına geçip üçüncüde sırt üstü pozisyonda hava alıp tekrar dalıyordum. sonra bir su kaçtı bir orta kulak iltihabı oldum o günden beri 2 metreye bile dalamam dalmak istemem.

bir de o başkaları genelde çakallık yapıp önceden mayosuna fln sakladığı kumu dipten çıkarmış gibi gösterebilio. dikkatli olmak lazım.

sozluk.sourtimes.org

bir arkadaşım kum çıkarırken sağır oldu. bilginize.

şimdi iki saat yazarım bu konu hakkında ama google da jak boeno + dalış teknikleri diye arattır. jak bey bu konuda bır profesyoneldır ve eğitici, öğretici iinanılmaz tekniklerler dolu bilgileri geç dalışçılarla paylaşır. alalnında bir fenomendir.

set ile tv(yada sadece set tusuna) tusuna aynı anda uc sanıye basılı tutunca kendı kendıne aramaya baslıyordu diye hatırlıyorum . ısık yanıp yanıp sonecek . bulunca tv yi kapatıyordu .

bende de universal diye baska bi akilli kumanda var. dvd playerdan tv ye kadar herseyde calisiyodu
kagidi kaybettim

internette universal remote controller codes falan gibi bisuru kelime ile arattim. baska modellerin biseylerini buldum ama benimkine uymadi.

aldigin yerden veya gordugun herhangi bir yerden rica edip kagidindan bakin modellerinizi derim.

ya da deneme yanilma ile. 1-2 saatinizi alir heralde : )

iki şekilde ayarlanıyomuş, ilki dodocanın dediği gibi.o şekil oldu :)
zaten akşama da kitapçığı buldum annemle biraz arayınca.deneme yanılma kasıyo biraz bikaçyüzcük numara var :)

teşekkürler arkadaşlar cevaplar için, eğer ihtiyacı olan varsa markasını söylesin bakarım ben.

bazı universal kumandalar kopyalama yapabiliyor. bulursanız onlardan alın.

kullanım: kopyalamak istediğiniz kumandanın ucunu universal kumandaya tutup istediğiniz tuşa basıyorsunuz. universal kumandada karşılık gelmesini istediğiniz tuşa basıyorsunuz. hop. işlem tamam.

bu tip kumandalar feci halde generic oluyorlar. bir tne set düğmesi var onunla birlikte function tuslarından birine basıyorsun sonra da kumanda edecegin cihazın rc kodunu giriyorsun

2 gün akacak 2 gün akmayacak durumu yok mu ankarada?

habersiz 5 günlük kesintiden sonra 10 gün kesmeyeceğiz demişlerdi.

şu an şebekeye su verilmiş ama yüksek yerlere çıkmamış(mış)
bizimki gelmişti gene gitti.

bugun ntv de borular patlamasin diye düsük debili veriliyor sular. o yüzden yüksek semtlere cikamiyor su demislerdi. bir de uyarayim istedim. uzun süreli su kesintilerinden sonra borudan akan su saglikli olmaz. en azindan kaynatarak kullanmak lazim. bu susuzlukta bir de hastalanmayin derim ben.

@atmacaged. çok geç :)

su alerjisi?
(git: 11175)

eger windows daysan soyle olabilir, kucuk bir bat yaz.
iexplore www.indragandi.com veya firefox www.ingragandi.com

bunu save et bir yere bat olarak.

sonra task scheduler'i ac, de ki her gun baslangic saati 12:00 olacak ve bunu her gun yapacaksin de. bu kadar. umarim isini gorur.

-sonradan gelen edit-
eger windows scripting host ile yapayim dersen yine favori editorunu aciyorsun:

su satirlayi kopyaliyorsun:

Set objShell = CreateObject("Wscript.Shell")
objShell.Run("firefox.exe www.indragandi.com")

bunu artik istedigin bir sekilde kaydet, extension .vbs olacak, bu sefer bunu goster task scheduler'a.

bu sefer de linux tarafina bakalim:

kucuk bir where veya whereis once:
$whereis firefox
firefox: /usr/local/bin/firefox

crontab -e yapip:
00 12 * * * /usr/local/bin/firefox www.indragandi.com

crontab'tan ciktiktan sonra zaten o sana diyecek yeni crontab'i kurdum diye.

bu kadar.

aslında tam 3 dakika sürmüş.

(soruyu okuma, cevabı yazdıktan sonra enter'a basma süresi dahil)

$oyle bir alternatif de olabilir.
ff veya ie'nin anasayfasini acilmasini istedigin sayfa olarak ayarlarsin.
daha sonra zamanlanmi$ gorevler'den istedigin zamanda ff veya ie'nin acilmasini saglarsin.
farkli sayfa icin sadece anasayfayi degi$tirmek yeterli olacaktir.

not tutan küçük programlardan var, alarmını kuruyorsunuz sizi uyarıyor, onları da kullanabilirsiniz.

(bkz: notesholder)

antivirus olarak: nod32
firewall icin ise netlimiter'in dahili sistemini kullanabilirsin. (kurulumda soruyor aktive edilsin mi diye)
ve isteyince cok guzel ucretsiz oluyor bunlar.

antivirus avast derim. firewall için ayrı bir program tavsiye etmiyorum. xp nin default firewall u ve adsl modem olarak router varsa onun firewall u açık olsun yeterli. bir sorun yaşanmaz bu kurulumla.

ucretsiz ariyosaniz avast uygundur.

eski program (old version) kullanıcısı isen (-ki var bunlardan bol bol. hatta özel siteleri falan var)

sygate firewall (üreticisi dükkanı kapatıp gitmiş)

bu lisansı geçersiz hale getirecek.

bunu yapmanın bir yolu yok bildiğim kadarıyla. (formatsız)
ve tabi yeni bir lisans alman gerekir. yani kabaca gidip yeni bir xp pro alıp bilgisayarını formatlayıp kuracaksın.

batıkent karfur'daki berber kapanmadıysa bi dene ya da bi incele.. beğeneceksin eminim..

@myfishbone

batıkent karfur? tamam. yerini bulmaya çalışacağım. metroya yakın mı? veya batıkent denen yere gidince herkes karfur'u bilir mi?
---
başka öneri var mı?

Bilkent Ankuva'da, Ankamall'de ve benzeri büyük alışveriş merkezlerinde berber demeye dilin varmayacağı erkek kuaförleri mevcut. Denemedim ama hiç, ben 5TL'ye berberde kestiriyorum güzel de kesiyor bana göre :)

yok yani berber.

(@crown. senin berber seni mutlu ediyorda benimki beni hep mutsuz ediyor)

bir iki arkadaşım parisli cemile gidiyorlardı armada'da, saçları da güzel gayet :)

yeni berberimin adı parisli cemil? hmmm

armada'ya nasıl gidileceğini öğreneyim en iyisi. @fuchuki teşekkürler.

o paraya çok afedersin köpek tıraş etmiyolar istanbulda. bu arada köpek tıraşına(cocker) 30 ytl veriyoruz banyo dahil.
iyi tıraş olmak için şehir merkezi yerine daha uzakta genelde evinize yakın yerlere bakın. 6-7 ytlye çok iyi kesen abiler bulursunuz. o şehir merkezinde 2-3 ytl diyen yerlere kesinlikle girmeyin bile.
ben misal bostancı'da oturuyorum burdaki ibneler adam şaptıkları için (şöyle bi kesmeye 15 ytl verdim geçen ay) maltepe'de bir berber buldum ona gidiyorum. hem istediğim gibi kesiyor hem istediği para yerine 10 ytl verdiğimden kapıda karşılıyorlar. eğer keyfim yerindeyse arada bahşiş dağıttığım oluyor. ama bu berber nasıl bir yer dersen, yıllardır açık ve orada bilinen adamlar. tabi dekorasyon falan süper değil ama alışveriş merkezine gidip 50 ytlye ayakta şapılmaktan daha iyidir diye düşünüyorum. 2007 yılı için bi tıraşa 10 ytl den fazla veriyorsanız şöyle bir durup düşünün ayrıca.

karfur tarifi: istanbul yolundan hangi dolmuşa(sincan, hava hastanesi eryaman), otobüse (yeşil otobüsler sincan fatih eryaman) binersen bin, karfurda inecem de gösterirler. zira karfur istanbul yolu üzerinde zaten görürsün sen de..

ayrıca kuaförün garantisini verebilirim. kesim, ilgi, mekanın güzelliği konusunda mos havasını yakalarsın, mosdan ucuz fakat kaliteli mi değil mi sen karar verirsin ona da..

umarım kapanmamıştır en son 1,5 sene oldu gideli... saçlarım uzundu iş icabı kestirmem gerekti ben de kasapların eline bırakmayım diye sordum soruşturdum tarifle gittim. memnun kalmıştım..

www.carrefour.com.tr

araştırdım şahika erkek kuaförüymüş adı.

www.sahikakuafor.com.tr

aslinda guzel bir du$unce ama daha genel ve daha fazla insani ilgilendiren $eyleri zaten "duyuru" tipini secerek ekleyebiliyoruz.

ekşi duyuru içerisine bir modül eklenebilir, seçmece müzik,program,video,oyun,site vs ye zahmetsizce ulaşılabilir.

kesinlikle süper olur. ama zevk farklılıkları olacaktır. buna göre zaman içinde bir çözüm düşünülebilir. mesela şöyle bir soruya gerek kalmazdı o zaman.
(git: 11207)

bir oylama sistemi ile genelin görüşü de alınabilir tabi.

size cevap değil ama bu işin en kolay yolu:
AÖF(açık öğretim fakültesi) nin ingizilizce öğretmenlik sertifika programı var.
2 yıl açıköğretim 2 yıl derslere devam + staj falan varmış.
sanırım ingilizce öğretmenliğinin en kolay yolu bu.
tabi özel sektörde buranın mezunları ne derece talep görür bilemem.

bir de sertifika diyoruz da bunun adı sertifikamı? resmen lisans okuyorsun. ben mi karıştırıyorum?

4 yıllık lisans programından bahsetmiyorum. bu formasyon olarak da bilinen sertifika programı. 4 yıllık bazı bölümlerden (mütercim tercümanlık gibi ingilizce bölümlerinden) sonra yaklaşık 1 yıl süren bir programla alınan sertifika.

sorduğum şey, istanbuldaki sertifika veren üniversitelerdeki koşullar (kolaylık, zorluk, devam zorunluluğu, eğitim kalitesi falan), bir de mesela boğaziçi gibi iyi okullardan alınması bir avantaj getirir mi?

lisans eğitiminden sonra CELTA ve DELTA sertefikaları alınabilir.Ülkemizde British Council bu sertefikaları verme hakkına sahip en iyi kurumlardan biridir.

www.britishcouncil.org

bu arada yukarıda bahsedilen bölüm mezunuyum,7 yılımı aldı,sehrin en iyi anadolu lisesinden mezun olmamarağmen :) ve özel bi okulda,rahat bir şekilde çalışabiliyorum

@lavitaebella
özelde ve devlette çalışma konusunda bir görüşün varsa yazsana? (senin durumunda olanlar için)

celta, delta duymadım ama devlette geçerli olacaklarını sanmıyorum. (eğer faervian devlet düşünüyorsa diye...)

bu sertifika dediğiniz 3-5 sene öncesinin öğretmenlik formasyon belgesi gibi birşey msanırım. eskiden kolaydı bu işler. yaz tatillerinde sıkıştırılmış programlar falan olurdu ve 2-3 ay içinde verilirdi formasyon belgesi.

devlette çalışmayacaksan ve madem oluyor o özel programları tercih edebilirsin ama benim tavsiyem devlet+milli eğitim tarafından da tanınan bir program seçmen.

evet öğretmenlik sertifikası dediğim şey formasyon oluyor. benim değil kardeşim için gerekli. boğaziçi mütercim-tercümanlık bitirdikten sonra şimdi o da bulunsun diye öğretmenlik sertifikası istiyor. üniversitelerin verdiği sertifikalar devlet tarafından da tanınıyor diye biliyorum ve zaten kardeşim de bir üniversiteden almayı düşünüyor.

bu yüzden istanbul içindeki üniversitelerde hangisinde kolaydır, hangisinde zordur, derslere girmek gerekir mi, sırf sınava girmek yeter mi şeklinde bilen var mı soruşturalım dedi. sanırım amacı eğer hangi üniversiteden aldığı ileride bir avantaj sağlamayacaksa (soru 1), olabildiğince kolay bir şekilde bitirip kurtulmak:)

tam emin olmamakla birlikte sanki çankaya-hilton'da var böyle bir yer.

ege üniversitesi çarşı da olacaktı öyle bir yer birde küçükparkta. pazartesi fiyatına bakar söylerim.birde belediyenin yerleri var ki limontepe tarafında falan galiba oralar.

bunun ankara versiyonu kurtuluş'ta metro(ankaray) çıkışında biryerlerde. belediye tarafından işletiliyor olmalı. bu ya beleş ya da çok ucuz diye hatırlıyorum.

Evet. Hilton'un personel girisinin bulundugu yerden giriniz, orada mevcut.

o ilk akan belli bir miktar su tehlikeli derecede mikrobiktir bununla alakalı bir rahatsızlık olabilir. zaten su geldiyse yarın haberlerde bir sürü buna bağlı rahatsızlık haberi çıkar 12-24 saat içinde geçmezse hemen doktora başvurun.
neden kirli olduğunu da açıklayayım hatta

ilk olarak bundan emin olmamakla beraber o suyu bekletmeden veriyorlardır şebekeye. musluk suyu havuzlarda klor vs ile temizlenerek aktarılır musluklara bunu yapmadan verebilirler burası türkiye beklenir.
ikincisi ve kesin olansa borularda su akarken normalde sadece borunun ortasından akar. borunun çeperlerinden doğru akmaz (taşınım olayları/akışkanlar mekaniği 2. konu) bu sebeple akış durduğunda ve tekrar ilk başladığında o çeperlerde birikmiş tortu pas vs suya karışır. suyu kesilip ilk musluk açtığında sarı pis bir su akan herkes neden bahsettiğimi anlamıştır. bunun tüm şehir hatlarında olduğunu düşününce akacak pisliğin miktarını düşünün.

çok teşekkürler.

temizlenelim derken başımıza aldığımız işe bak.

@ttg. temizleneyim diye yıkanmıştım :] ama bak ne oldu.

sivilceler ve kızarıklıklar kendiliğinden geçmiş uyurken.
herkese teşekkürler.

bir saglik tehlikesi de ben ekleyeyim. normalde su ve kanalizasyon borulari birbirinden belirli bir mesafede ve mutlaka su borulari üstte kalacak sekilde dösenir. ama türkiye de hic dikkat edilmedigi icin sular kesildiginde olusan vakum etrafindaki topraga sızmıs olan kanalizasyon sularini ceker ve sular tekrar geldiginde ilk gelen suda mutlaka bir miktara kanalizasyon artigi bulunur. bazi bölgelerde borular o kadar eskimistir ki böylesi bir gecis/karisma icin sularin kesilmesine bile gerek yoktur.

Örnekleyim,
çok eskiden rüyamda kavga ediyordum, adamın birine kafa atıyordum, gözümü açtım kafam duvarın dibindeydi, yani rüyada adama kafa atarken yatakta duvara kafa atmışım.

Sen de kesin dizini bir yerlere vurmuşundur yatakta.

ne derece inanırsınız bilmiyorum ama öz be öz kuzenimin başına bunun gibi bi olay geldi.

rüyasında biri karnına sigara basmış. o acıyla uyanmış ve karnında bir sigara yanığı.

ben bunu sadece matrix felsefesiyle açıklayabildim: "eğer zihninde ölürsen gerçek hayatta da ölürsün. zihin olanları bedenine yansıtır." gibi bi şeydi...

bu maili 7 gün içinde 7 kişiye göndermezsen rüyanda sana parmak atacaklar...

hemen üstteki yorum için (bkz: entry ve nick uyumu)

abi adamın kuzenlerini kategorize etme şekline bakar mısınız ya.

sen yine rüyenda ne olduğunu görüyormuşsun.
ben rüya müya da yokken dizimde mrluklarla uyanıyordum bi aralar.

sanırım ortak nokta diz. gelişigüzel vuruyoruz duvara demek.

o duvara vurmaktandır. ama anlatılır bazen rüyadaki olaya çok inanırsa zihin gerçekten bu etki eder fiziksel olarak diye. ne kadar doğru bilemem.

anlatamadım dizin üst tarafı
uyluk denilen kemikte..
yer yatağımda da yattığım hesaba katılırsa o kısmı çarpmak marifet ister..

o zaman haketmişim o morluğu ben , zoru başar mışım

eğer çok merak ettiysen sigmund freud'un "düşlerin yorumu" adlı kitabını okumanı şiddetle tavsiye ederim(şiddetle tavsiye nası oluyosa artık :) ) bu kitabı okuyunca bu gibi soruların yanıtını ve mekanizmasını çok ii anlarsın. sorunun cevabı ise özetle diğerlerinin dediği gibi bacağını bi yere vurmuş olmandandır...

hiçbir yerden... zira askerlik alışverişi, bir takım zarurui tıbbı ürünler hariç, askeri kantinlerde hem ucuz hem rahat olur... zaten ağustos tertibiysen içlik, kazak, yün , kalın çorap la uğraşmazsın... bir iki vücut ve ayak bakım ürünü al, bir de silikon tabanlık; kalanı kantinden... hem kar edersin hem rahat

direk maltepe
ankara üniversitesinin orda,
alt geçitler var bir sürü..
evet yanlş anlatıyorum sanırım ama bir anakaralı düzeltsin lütfen beni

@demlikposet, yanlış hatırlıyorsun kafadan atıyorsun gibi geldi bana...tandogan carsisi disinda baska bir yer bilmiyorum ben ankarada

yeni gidiyosan hiçbişey almadan git çünkü dışardan getirdiğin hiçbişeyi almıyorlar don dışında. Extradan bol bol don al ama haki yeşil olsun hehehe...

valla silikon tabanlık,vatka,kulak tıkacına kadar herbirşeyi aldım 55 tuttu.ulustan aldım.tandoğanda çok fena kazıklıyorlarmış dediler.neyse herkese thanxxx

önceden alman iyi olmuş. oranın kantiniden alma zorunluluğu yok. isteğine göre herşeyi kendin almalısın. kantinde hem uzun sıra olabilir (acemilikte) hem istediğini bulamazsın. ya da öyle bir adam satış yapıyordur ki falan filan.

özet: ihtiyaçlarınızı önceden alıp gidin.

saydiramazsin.
seninle tamamen ayni durumdayim. 26 yasindayim ve gecen sene acik ogretime girdim.

(bkz: acik ogretim fakultesi/@la traviata)

direk cevabi sorunun.
beraber kufredebiliriz bu sisteme eger dilersen.

tarihte doktora öğrencisi olsan aöf'de üniversite sınıf 1: inkilap tarihi dersini almak zorundasın.

aksi takdirde:
1. yeterince kitap, para, enerji kaybı oluşturamazsın.
2. telif hakkı paralarının(pc yazılım, ders anlatımları vs. vs.) ve başka nerelere kadar uzanıyorsa bunlara para aktarımını engellemiş olursun.

milyar dolarlık bir sektörün genel işleyişini değiştirmeye kalkma.
sevgiler.

pinar'in sitesinde vardir belki.
444lu numarasi vardi onlarin.
edit: aha www.pinar.com.tr

teşekkürler. yakın şubeler telefonlara cevap vermiyor! fişi çekmiş olmalılar. bu kadar çok konuşamazlar.

başka böyle su satan yer?
firma ismi bilen?

erikli
pınar
başka?

alıntı:
ekşisözlük/(ladyshallot, 07.08.2007 12:53)#11105143
yeni güncellemeye göre ruhsatı olan içme suyu şirketlerinin listesi:

“danone hayat adana,
aquafina,
sersu,
kızılay(mineralli su),
tınaztepe,
üçpınar,
aqua turka,
kızılcahamam altın su,
kavacık,
hayat pınarı,
filiz,
sağlık,
javsu,
berrakyayla,
sarp,
billur su,
beypazarı (mineralli su),
çamlık(mineralli su),
inci, süral,
çağlar,
antalya ceysu,
madran,
karlık,
topçam madran,
şırlan,
zeybek madran,
pınar madran,
billur su dallıca,
kızılcık,
nysa,
anfora,
kaltun,
pirsu,
ayvatlar,
şeker su,
düdüklü,
kristal(mineralli su),
selen,
abant,
anatolya,
akmina(mineralli su),
anatolya(mineralli su),
sodabant(mineralli su),
safir, şifa (mineralli su),
sultan,
damla bursa,
gümüş,
erikli oba,
elmas su,
koru su,
özkaynak(mineralli su),
özkaynak,
nestle pure life,
baykal su,
kirazlıyayla,
erikli zirveden,
turkuaz bursa,
çınar(mineralli su),
uludağ(mineralli su),
kınık(mineralli su),
freşa(mineralli su),
sırma(mineralli su),
aroma ömer duruk,
sodaş(mineralli su),
kızılcık,
kudret su,
cansu çoban,
sahra,
efe(mineralli su),
asya su,
kabalak,
gap pınarı,
paşapınarı,
desni palandöken,
iğıl palandöken,
gecek,
kalabak,
fatsu,
çaldağ(mineralli su),
inişdibi(mineralli su),
sarıçam(mineralli su),
geyikoğlu,
hasüneş,
çamlıbel nural,
çatın (mineralli su),
aysu,
sam ulusu,
pınar denge,
kuvars, hamidiye,
kestane, taşdelen,
sırmakeş, mercan,
kum, akçapınar,
özpınar,
fındık su,
kemersu,
h.burgaz,
güzelpınar,
çubuklu,
özkayışdağ,
altınpınar,
koçbey aqua beypınarı,
hisar,
kevser,
dağdelen,
şadırvan,
akasya,
kovanpınar,
kırkpınar,
öz gümüşpınar,
ipekpınar,
kervansaray,
akpınar,
beys su,
özlempınar,
yalı su,
saray,
mis-pak,
nisa,
emirdağ,
taşpınar,
aquanet,
minella,
zambak,
beyza taşdelen,
çamlıbel,
güvenpınar,
çobanpınar,
irem su,
florist,
binbaşıpınarı,
imren,
çamoluk,
öz haznedar,
başpınar,
hay,
hamidiye içme,
mega,
huzur yamanlar,
kardan,
şaşal,
özsu,
güneşsu,
cansu yamanlar,
yks yamanlar,
bademli,
yamanlar,
nil-su,
karbel,
pan,
yeşilkaya,
allıpınar,
arksu yuvacık,
akar,
gürpınar,
ovacık,
çene suyu,
serap,
polat galle karamürsel,
akçat,
bey su,
ivriz,
türkmen,
mayyi,
salihli,
sardes,
salihli(mineralli su),
kula(mineralli su),
sarıkız(mineralli su),
labranda,
polat galle,
sandras,
gökova(mineralli su),
yaman labranda,
aqua life,
tekir,
çataltepe,
başayran,
özayran esensu,
bahçepınar,
bağcı,
bahçe ayran su,
ayder,
saka(mineralli su),
nestle pure life,
reşadiye,
damla,
şerefiye,
kristal,
kardelen,
oskar,
aytaç akyudum,
danone hayat sakarya,
buzdağı,
canpınar,
sırmasu,
pınar yaşam pınarım,
lido,
revan,
efem su,
kuzuluk(mineralli su),
akdağ,
karacapınar,
saneta,
istranca,
çardaklı su,
turkaz çorlu,
aquafina,
özgü (mineralli su),
niksar,
ayvaz,
kiserna(mineralli su),
munzur,
belkaya,
ereksu,
esin su,
karsu,
üççamlar,
genç,
harmankaya,
gülşen."
(ladyshallot, 07.08.2007 12:53)#11105143

www.nestlewaters.com.tr

belki çok komplike olucak ama bir komşuya fln sormayı deneseniz

javsu var.diğerlerine göre hem ucuz( 3.75 ytl ) hem lezzetli.tavsiye ederim.bir sürü bayisi varmış ama semt belirtmediğin için işine yarar mı bilmiyorum.liste burda.
www.javdes.com

erikli 6.5tl diyor 19lt'lik suya.acaba dedim;erikli işi büyüttü de mekece'deki şifalı suları mı satıyor.yok değilmiş...egzama,romatizmaya faydalı değilse niye 6,5tl.böyle bi adam sikme mantığı var mı yani!benim favorilerim kardelen,pınar,çenesuyu,kalabak.hepsi de 4,5tl.

not: netten su fln bulamassın.bulsan da açmıyorlar zaten.millet kapısından gidip alıyor damacanayı.adamların telefon açmaya bile vakti yok.sen en iyisi bi dışarı çık hava al suya da bakarsın

enteresan. olmamalı aslında. kartı hafızasına kopyalıyor demektir.
güvenlik açığı.

--
büdüt: bi saniye. şu tarihi telefon değil mi bu?

belki karti hafizaya falan kopyaliyodur ya da bilmiyorum. motorolanin startrekinde de konusurken karti cikarinca konusmaya devam edebiliyodun ama bu bi adim ileri goturmus :)

şebeke ile haberleşmesi için 2 tane key'in olması yeterli diye hatırlıyorum. boot esnasında bunları simden alırsa yeterli olur.

acilirken bir key yaziliyordu. TAM yetkilisi bir arkadasimiz vardi ondan biliyorum. netekim sadece 688 de deil 628 de falan da oluyodu diye hatirliyorum ben.

(bkz: ileti$im)

yeme bizi hadi hadi. :] bak burda da kullancısın işte.

not: bulursam vermem.

ben de onu anlamıorum ya zaten :(
burda oluyo ordaki şifremi değiştikten sonra olmuyo

canın saolsun :)

lavitaebella zaten kayitli okurdu, tekrar $ifremi unuttum kismina $apin derim ben. bir de mailinizde bulk\junk klarosunu kontrol edin belki $ifreniz oraya du$uyordur.

bir kez daha denedim. sonuç: gelen giden yok.

nickin nedir? belki eş zamanlı olarak kaydın silinmiştir? biri kontrol etsin duruyor musun diye...

nickin ayni mi bilmiyorum ama;

"lavitaebella" isimli bir yazar kaydi mevcut degil

sözlükten dumur'da ford ka vardı. buraya da bakıyor arada sırada ama bir mesaj at derim sözlükten daha sağlam olur.

ufak bir araba olmasına rağmen az yakmadığını duydum forumlarda.
lastikleri ince olduğu için kaldırımlara çıkmaya falan çalışırsan patladığını okudum ekşi'de ki lastiklere bakınca olabilir dedim.
ama çok güzeeel.

Küçük ama güzel bir arabadır. Çok fazla benzin yakmaz ama oldukça seridir. Viraj hakimiyeti de hiç fena değildir. Çok fazla sorun çıkartmaz ama uzun yolda özellikle kamyon ve benzeri büyük araç sollarken korkutucu olabilir. Uzun boylu iseniz sığmakta problem yaşarsınız diziniz direksiyona değer bacağınızın yanı sürekli kapıya sürter falan. Motor küçük olduğu için klima araba sollarken klimayı kappatmanız gerekir (şaka değil)Bunun dışında ıkınmadan 140 ıkınarak 160+ yaptığımı hatırlıyorum ama genellikle 120 sonrası yusufun y leri karşıdan görünüyor :)
Kaportası oldukça zayıftır. Sinirli bir anımda bagaj kapağını kaparken içine göçerttiğimi hatırlıyorum. Tabii kilometre sayacında 5 hane olan bir arabadan fazla şeyler beklememek gerekir :)

counter strike gibi.

paintbal oyunları da vardı piyasada. bi goz atılabilirç

isterseniz resmi hakemlerinden birini tanıyorum, sizi resmi turnuvalara sokalım.
devamlılık arzedecek bir takım oluşturabilmelisiniz bildiğim kadarıyla.
maksimum tat deyince ben bunu anlıyorum :)

tek sayı grup yapmasaydınız derim ben, 4 takım yapın bu durumda 6x3 + 7 kişilik bir grup (7. fasülyeden olsun) 30 ar dakikalık oyunlar şeklinde oynayın yani 1. ve 2. takım 30 dakika 3. ve 4. takım diğer 30 dakikayı oynasınlar, sonrasında yenenler ve yenilenler oynasın yine 30 ar dakikadan.
kişi sayısı, acemilik düzeyi aynı bir grubu bu şekilde organize ettim herkes de gayet eğlendi ordan biliyorum:))
iyi eğlenceler:)

abi gördüğün adamın kafasına kafasına sık işte nasılı var mı? :)

şaka bi yana sözlükte paintball zirveleri falan olmuyor mu?

Programlayamayan bilgisayar mühendisi olmaz bence. Zira mezun olup mühendis sıfatını kazanmak için programlayabiliyor olman lazım. Teorik bilgilerini pratik işlere dökmekte zorluk çekiyorsan amacına giden yolda sana ağırlık oluşturacak etkenlerden kurtulmaya bak. Örnek vermek gerekirse, ilk yirmi fibonacci sayısını kullanıcıya vermen gereken bir ödev aldığını düşünelim. Bu durumda Window yaratmakla falan uğraşmamalısın. Gereksiz GUI, struct, class gereksiz olan ne varsa kafandan çıkarmalısın. Sadece amaca konsantre olup olabilecek en basit kodu yazmayı hedeflemelisin. Bu şekilde kod bilgini de geliştirerek sonuca ulaşabilirsin. Bir de, C öğren.

Dediğin şeyleri yapabildikten sonra bir dilin sentaksını öğrenip programlamaya oturmak işin en kolay kısmı zaten?

evet orasi dogru aslinda.. fakat java nin sentaks ini kavramis olmama ramgen bir program yazmakta zorlaniyorum.. sentaksini kaptip derken java library i ezberlemedim henüz.. o da olacak isallah da..:) daha dogrusu söyle diyeyim.. sanirim ben ögrenirken bir hata yaptim.. kitaptan okudum sadece.. yani bir nevi neyin ne oldugunu ögrendim ama nafile.. sorum sudur ki, daha basit olarak, bu konuda kendimi nasil gelistirebilirim? ip uclari var midir vs..?

Şu dünyada yanlış bir anlama var. Programcıların dilin her nanesini ezberlediğini sanıyorlar halbuki programcı bir dile sadece "alışır". 3 yıl sonra hala dilin manualini okurken bulabilir kendini. Hiç bir yere bakmadan yazmalıyım deme sakın yani.

bilgisayar programcılığı diye ayrı bir bölüm var.

windows başlangıç disketi oluşturamayan bilgisayar mühendislerinden Türkiye'de en az iki tane var.

sorunun cevabı : olmaz.

programlamak için gerekenler :

1) Derleyici
2) Programcı
3) Google

kitaba ihtiayaç bile yok, syntax ı kaptıysanız nesnelerin vs nin kullanımını çok temel örneklerle öğrenebilirsiniz.

pratik yapmak gerek yoksa kolay bir program için bile normalden çok fazla vakit harcaman gerekir, karşılaşacağın hataları çözmek için zaman kaybedersin.

ayrıca sözlükte format atmayı bilmeyen bilgisayar mühendisi gibi fantastik bir başlık var göz at derim :)

ayna üstüne süper çizimler yaptırabilirsin, sözlükte bile vardır yapan. ayrıca kenarlarına doğru 2cm lik kısım inceltilirse de hoş duruyor.

pek belli olmuyor ama şöyle bişi :

cre8ivetension.com

abi yanlis anlama ama cok buyuk hatadasin. simdi kapatacagin duvar sanirim 2m. olan kisa duvar, zaten uzun ince bir odan var, kisa duvara ayna koyunca derinlik iyice artacak ve tunelde gibi hissedeceksin kendini. yani madem ayna kullanmak istiyosun bari uzun duvarlardan birine koy, odada genislik hissi olsun.

ayrica 2X6 lik oda mi olur abi? o evin planina mimar eli degmemis sanirim, muteahhit kendi kendine cikmis isin icinden?

ikea evinizin herşeyi.

ikea? kartondan ayna yapmayı başarmışlarmıdır?

neyse. ayna alırken eve getirmelerini bekleme. önce git gör. sıfır hataya yakın olsun.
(eciş bücüş sirk aynaları gibi olmasın) hatasız bulabileceğini sanmıyorum o büyüklükte.

odaya ayna + body
durumunu anlıyorum.

alpinsamuray@
evet oda uzun..
aslında terasmış burası kapatıp oda yapmışlar,
mütahaait ve ev sahibine saygılarımızı iletebiliriz..

ben de öyle düşündüm fazla mı koridor olur lan yoksa diye ama bilemedim ki..

ezeriko@
ikea da aynalar var ama ufak daha böyle mini boylarda, ben daha geniş istiyorum

arnold scwarzeneger@ ehuehue neden olmasın diyorum sadece

AYRICA bugün aynacıya gittim
2*2,5 bir aynayı yukarı çıkaramıyacaklarını
2*,1,25 den 2 tane getirirsek boydan 2,5 eder ortadaki çizgi önemi yok
sana yaklaşık 200 liraya patlar dediler
ayna bu kadar pahalı bir şey mi yahu?

kimlanbu@ ayrıca nasıl çizim anlamadım, kenardaki fırpırlanmayı anlaadım da ne çizdiricez ki aynaya

ayna denilen şey maalesef pahalı bir olaydır. ama bir de şöyle birşey var. o camcı iki ayna arasındaki çizgi problem olmaz diyor ama çatır çatır olur. duvarda en küçük bir yamukluk varsa bile, aynaların açıları değişik olur ve bu da aynadaki görüntüyü bozar. bence iki büyük ayna kullanacağına değişik şekillerde kesilmiş ve yakın aralıklarla yerleştirilmiş küçük aynalar kullanabilirsin. hatta çok uğraşırım ben vaktim de sabrım da yeteneğim de var diyosan aynaların arasına değişik renklerde kompozisyonlar da çizip duvarı aynalarla oluşturulmuş kocaman bir resim şekline sokabilirsin ki nefis durur. benim de salon duvarına böyle bir planım vardı ama 1 yıldır plan olarak duruyor.

söz gelimi :

www.soargallery.com

www.imdb.com dan filmlerdeki oyunculara bakabilirsin, zaten görünce hemen tanırsın. olmadı kesişen oyunculardan birisidir :)

Craig Sheffer olabilir mi?
www.imdb.com

ahaha,işte bu adam .
çok teşekkürler

gene nemrut suratlı ama sarı (ya da açık kumral) bir versiyonu var bu adamların. kırık burunlu o kimdi? sen bilirsin :)

media player classic i tavsiye ederim.

gomplayer da çok hoştur.

o tarz hata veren $eylerde, hatalara ragmen oynatan vlc var diyorlar.

mplayer derim baska bisey demem (evet windows icin de).

Abi bir de vlc'de v.b'lerinde altyazı meselesini ben de çözememiştim. Eğer denemediysen film dosya adıyla altyazı dosya adını tamamen aynı yap o zaman bulabiliyor altyazıyı. Bir de tabi film ve altyazı aynı mekanda olsun; bar, lokanta v.s.

vlc playerin skin desteği var ama gene de itici geliyor. ayarlardan "arayüze geç" seçildiğinde hazır bir arayüze geçiyor. nispeten eli yüzü düzgün hale geliyor.

1. BSplayer'ı yeniden kurmayı denersen ve yine aynı b.ku yerse büyük ihtimalle filmden. Filmin en azından bir kısmında problem olmayınca BSplayer bunu yapmıyor. Atıyorum, dosyanın 2. dk'sı civarında karşılaşılan bir bozukluk falan.
Dosyayı internetten indirirken arada sistem göçmesi,indiren programın göçmesi ya da ani elektrik kesintisi gibi bir şey yaşanırsa bu olabiliyor. Ya da indirdiğiniz dosya başka bir program tarafından indiren program ile aynı anda kullanılırsa (disk defragmenter, check disk, antivirüs taraması, başka bir download programı ya da başka bir versiyonun o dosyayı aynı anda hash vb... etmesi, gibi...) dosya kısmen bozulabiliyor.
2. BSplayer arkadaşların da belirttiği -özellikle GOM Player- gibi programlardan önce en baba programdı bana göre. Fakat sonra bu program satıldı, satılmaya başlandı ve satılan her bok gibi boka sardı, kalitesini ve samimiyetini yitirdi (program...samimiyet...?!?). Ama eski versiyonu hala birçok açıdan cazip. Mesela dandik bir altyazı var ise ve önden önden gidiyorsa CTRL-sol ok tuşu ile anında "geri kay lan!" diyebiliyorsunuz. Bu (gibi) yüz(ler)den bırakmak istemiyorsan bence de dursun yüklü. Ama önerilen diğer programlar da göz ardı etme, bulunsun
3. Eğer katır ile indiriyor isen, "official" versiyonu "mod"lara tercih ediyorsundur. Ama bozuk bir download yaptıysan, bazı "mod"ların "rehash" ve "import parts to the file" gibi özellikleri vardır. Bunlardan birini geçici olarak kurup, bozuk olan filmini yeniden download listene ekleyip (Sıfırdan başlar gibi.) sonra bu "download"a sağ klik yapıp "import parts to the file" seçeneğini kullanarak bozuk dosyanı bu download'a ekletebilirsin. Bu durumda program download yapacağı dosyaya senin bozuk dosyandan parçalar almaya başlar. Bozuk olan kısımları eklemez ve geri kalan kısmını da yeniden download etmeye başlar. Sonra "mod" versiyonu kapatıp kalan kısmı için "official" katır'ı yeniden çalıştırırsın.
4. VLC player ile altyazı çalıştırabilirsin. Ama en son versiyonu yükle, çünki eski versiyonlar altyazılarda atlamalara neden olabiliyor.
Altyazı ile VLC'ye divx oynatmak için:
- Önce VLC'yi aç.
- Sonra VLC'nin file menüsünden "dosya aç"ı tıkla.
- Burada açılan dosya sekmesinde "Aç:" sağındaki "Gözat..." dan divx filmini bul ve okeyle.
- Sonra "Use a subtitles file" kutusunu işaretle ve buraya ait olan "Gözat..."dan altyazı dosyanı bul, okeyle.
- Aşağıdaki gelişmiş seçeneklerden "Arabellek"in kutusunu işaretle, buradaki 300 değeri kalabilir, ama bilgisayarın yavaş ise altyazılara vakit bulabilmesi için 600 falan yapabilirsin.
- "OK" e tıkladığında başlaması gerekir.
Not: Eğer altyazılarında "tr karakter" sorunu yaşarsan dosya açma penceresinde subtitles yanındaki "Advanced Settings..."e gir ve oradan "ISO 8859-9"u seç. Mac kullanıyorsan "Mac Turkish"i seç.

codeclerden kaynaklanan bir sorun olabileceğini zannetmiyorum, ama yine de "k-lite mega codec pack"i öneririm. bütün video ve ses dosyalarını açabilirsin bununla. real player ve quicktime yüklemene de gerek kalmaz. www.free-codecs.com adresinden indirebilirsin.

oynatıcı olarak gomplayer öneririm. uzun süre bsplayer pro kullanıyordum. ayrıca vlc, media player classic'i de denedim. hem arayüz olarak, hem de kullanım olarak çok güzel. tam olmayan video dosyalarını başarıyla gösteriyor. belki de filmin 2. dk civarlarında bir sorun vardır. orayı atlayarak devam edebilirsin. gomplayer'ı www.download.com adresinden indirebilirsin.

eğer "k-lite mega codec pack" ve gom player'la açılmıyorsa sorun büyük ihtimalle video dosyasındadır.

bazı bs player kullananlar gomplayer'a geçtiler bilgin olsun.

VLC media player de altyazı çalıştırılabiliyor. Tabi denediniz mi bilmiyorum ama:

Dosya Aç seçeneğinden önce filmi seçiyoruz sonra ok e basmadan hemen altında Altyazı seçenekleri var onun yanında kutucuğa tick atıp, Ayarlar a basınca altyazı da seçebiliyoruz. Altyazı çok hafif silik oluyor (BS Player a nazaran) ama iş görür.

Hmm zaten yazılmış bu afedersiniz : )

Tools->Options->Advanced->Browsing->Check my spelling as i type

iptal etmek istemiyorum. hiç olmasın istiyorum.

kurarken "custom" seçilirse bir ihtimal yüklememesini sağlayabilirsiniz. problem "hem xim olsun hem yye degmesin" olsa fredinin çözümü işe yararmış ama :)

piyasa yeni ve lütfen bu kez güvenilir bir tarayıcıya ihtiyaç duyuyor.
ha firefox + google ha microsoft.
al birini göm ötekinin içine.

eski versiyon kullanman lazim o vakit.

ankara/batikent henuz tik yok. biraz sonra sinirden link isigini monitore sokacam, link isiginiz yaniyo mu diye sorarlarsa yine "hem de 1024*768" diyecem.

ahahaha :D

4.Levent/İstanbul'da hala tık yok. Ayrıca Komple Şişli'de de bir gelişme yok diye biliyorum.

ttnet tum gecisin 10 gun surecegini bildirdi, o yuzden sabir gostermenizde fayda var.

sorunuza gelince bursa gecti suanda, kendimden biliyorum.

bir de baglantisi 1024kbps gozukup speedtestlerde baglanti hizlari az cikanlar icin bi cevap olsun diye yaziyorum; benim evdeki baglantim 1mb testlerde 800kbps cikiyor, isyeri serverlarina baglanip onlari teste tabi tutuyorum 4mb olan baglantilari 600 civarinda dolaniyor peki neden ? nedeni $u, test sayfalari yurt disindaki serverlar, o an kullandiginiz bandwithin ne kadari bosta, templeriniz ne kadar $i$, dnsleriniz ne kadar hizli, vs. bir suru sebep varken 1024 hiz gorup orda burda aglamak bo$ yani.

sabir.

karsiyaka olarak beklemedeyiz. 35,5kb olacak soylentileri var sdfsdfsdf (gelmedi daha megabit :)

yok abi yok. Ben hariç bütün İstanbul geçti 1Mbit'e. En son yan siteden biri "abi ben geçtim heleloooooyy" diyince sinirden cama çıkıp "Telekoma kafam girs.....n" diye bağırdım

Ankara merkez. tamam! oldu! uçuyoruz!

hala geçmeyen varsa başının etrafında tuz ekmek falan çevirsin. :)

hala 256'yım :(

modem restart yap! gerek yok diyorlar ama ben anca restartla ulaşabildim sonuca. (gerçi hızın ara ara 30, 40 50'lere ani zıplamalar yaptığını farkedince restart yaptım.)

İstanbul-Beşiktaş. Geçiş tamam, ama sık sık kesinti var. Yani henüz başarılı sayılmaz.

Beşiktaş geçiş tamam mı? Neden ben hala 256'yım ya. Yenilevent de beşiktaş'a bağlı :(

Edit : TTnet'i aradım, Bugün saat 24'e kadar tüm Türkiye, 1 mbit'e geçişini tamamlayacakmış. Sanki güneş tutulması.

Valla geçiş tamam dedim ama kopuşlar da gırla. Sabah helecenle açtım, amanin amanin diye sevindim, ama sabahtan beri abartısız dakika başı kesiliyor. Sanırım oturtamadılar henüz.

an itibari ile 1024'e geçmiş bulunmaktayım hayırlısı olsun.

geçtim, geçtim de testlerde 270 kbps çıkıyorum maşallah. fakat modem panelinde down stream 1024 kbps

aynen anadolu yakasında problem varmış da mış mış her yerde. yersen yani. inanılmaz olanı ise 3 saat sonra herkes geçecek iddiasını devam ettirmeleri.
edit: lafımı yedim gibi saat 21.30 itibariyle 1 mbit oldu. 75 kb/sn sınır koydum aynı anda nete bağlanmak isteyenlere yol göstermiş olayım. aç gözlülüğe luzum yok öyle olsa 40 daha ver 4 katı hızlansın yapabilirim :)

performans beklediğimden iyi çıktı. µtorrent'in hızı 80'den aşağı düşmedi şimdilik. Hayırlısı diyelim.

izmir , karataş 1 mbit sınırsızım 4mbit oldu çok fena... öyle böyle diil.

ohh$$$..yeni alınmış elektronik eşya kokusudur o..mükemmeldir ayrıca..kullandıkça geçer dert etme..yok ama ben bu kokuya tahammül edemiyorum diyosan, getir bana kokusunu alana kadar koklayayım, sarıp sarmalayım..

eger aldiginiz urun kalitesiz malzemeden yapildiysa o koku uzun sure gelmeye devam edecektir. yok kaliteli bir mouse ise garanti kapsaminda degistirilir.

Bir sorun olmalı.
Senin sorundan, sanki mouse optic olduğu için ses çıkarıyor demişsin gibi geldi, normalde öyle bir şey tabii ki yok.
Bana sorarsan eğer; mouse ya da klavye gibi bir arabirim alırken önemseyerek yap alışverişini. Hem sağlığın hem de işini gücünü düzgün yapabilmek açısından. Aldığın merette koku falan gibi aptalca bir sorun olmasına izin verme. Hevesini bastır, geri verip kaliteli bir model al, almadan önce de araştır internetten.
Şimdi optik mouse'lardan bir sonraki teknoloji geldi. Laser mouse'lar. Bunların da kalitesizleri mevcut. Normalde yüzey ayırd etmiyorlar ama örneğin benim alıp sonra kafalarına vura vura geri verdiğim bir tanesi (acrox-60 ytl idi) yüzeyi bırak, havadayken de çalışıyordu. Tahmin et, ekranın en sağına gitmek istiyorsun ve mousun yüzeyde en sağda ve kaldırıp soldan götürmek istiyorsun ama havadayken imleç de sola gidiyor :D
Ayrıca, oyun hastası isen; ya kablosuz alma ya da gecikmesi en az olan bir model seç.
180 kağıt verecektim, halim durumum iyi olmadığı halde işim ve keyfim için, apple mighty mouse'a, ama dediler ki "lag" var (doğru mu yazdım bilmiyorum, ama reaksiyon gecikmesi anlamına geliyor) almadım.
Ve ayrıca; dpi'ına dikkat et. Yani tarama hassaslığına. Bu eğer çizim falan yapıyor isen önemlidir.
Genelde herkesin yaptığı gibi yapma, klavye ve mouse alırken ekran kartı alır gibi özenli ol. Bu gereçler ile iletişim kuruyorsun bilgisayarınla. Onlar olmasa en kral ekran kartın olsa, en kral oyunu çalıştırabilsen ne yazar... di mi...:)

topu çıkart
içeriye kolonya boca et
hatta lavanta kolonyası boca et ısındıkça o koksun

ben de geçenlerde en ucuzundan dandik bir tane optik mouse aldım, aynen dediğin gibi kokuyor. lehim kokusu geliyor çalışırken. zamanla geçer diye umuyorum, henüz tamamen geçmedi ama azaldı. daha önce aldığım doğru düzgün markaya sahip optik mouselarda böyle bir sorun yaşamamıştım. eğer üzerinden çok zaman geçmemişse faturanla gidip fiyat farkını verip belki daha iyi bir markayla değiştirebilirsin. tüketici haklarıyla ilgili sitelere bakıp haklarını öğrenebilirsin, değiştirme süresi sınırı nedir, hangi ürünler bu kapsamda vs vs.

nükleer santral atıklarından geri dönüşüme sokulmuş çin malı ürün? :/

vallahi mouse a4,ve evet çin işi.3 gün daha bekliim ,geçmezse gidip değiştiricem.baş ,beyin kalmadı.

ahaha, benim lehim kokulu mouse da aynı marka. zaten artık hepsi çin'de üretiliyor. bence hiç bekleme yeni al, eskisi de yedek olsun, bir süre açıkta bırak havalansın.

gidip adamlara çalıştıkça lehim kokusu geliyor dediğinde suratları ne hal alıcak çok merak ediyorum(:

o tam olarak bulgar göçmenlerine ait değil kafkasya yöresine ait bir yiyecektir.kafkasyalılar da acıka derler.rahmetli ananem bir abhazyalı olarak müthiş yapardı.onu zaten birisi ev usülü yapacak,hazırı bişeye benzemez.anneme söylesem yapar belki ama o kaliteyi yakalayamaz.tereyağ üzerine sürünce müthiş olur.ağzının tadını biliyorsun nihilanth:)

işte anadolu insanları :=) yaparsanız çok sevinirim arkadaşlar. ama taa bulgaristan'dan getirmeyin zahmet olur yahu. ağzımın tadını bilirim tabi atmosphere :) bazen yazarım şuraya bişeyler : sofrabezi.wordpress.com

ananem rahmetli olduğundan beri yapılan hiçbir acıkayı yiyemiyorum.akrabalar hiçbirşeyini tam ayarlıyamıyorlar.açıkçası bende arıyorum acıka.çemenle kıyaslıyanlar oluyor,buna da çok bozuluyorum

yahu acıka dediğiniz şey benim dildiğim ile aynı ise..

biraz ceviz kırın..
2diş sarımsak ezin,
üstüne biraz biber biraz domates salçası koyun kaşıkla karıştırın


dünyanın en kolay ama en lezzetli şeylerden birisi,

kimisi içine peynir katar kimisi ceviz yerine fındık katar
salça karışımı ve sarımsak da zevke kalmıştır
yapıverin evde
ucuz mis

ha ayrı bişeyse bilemiycem

uydurmayın onun adı ajvar. :) ben de aradan gireyim konuya.

bir arkadaşa nasıl düzelteceğini söylemiştim.
aldığım dersler üzerine şunları ekliyorum:

1. o küçük delik kulaklık takılacak delik değil. ancak bir kürdan girecek büyüklükte.
2. metal bir cisim sokacaksanız bi zahmet pc'yi fişten çekin.

özet: pc fişe takılı iken kulaklık girişine metal ince tornavida sokup kanırtmayın. hem siz hem pc uçar.

benim cd-writer o ince delige atac ile mudahele etmeme ragmen acilmiyordu. buldugum yontem su, nero kullandigim icin sanki cd yazacakmis gibi cd yaz diyorum, ama tam baslayacakken iptal ediyorum, nero da cikan "done" a tikladigimda cd yi kendi cikartiyor. Baska sekilde benim cd-rom dan cd cikartmak mumkun olmuyor.

bilgisayarda kurulu bir işletim sistemi varsa "bilgisayarım"a girip cd sürücüsüne sağ tuş yapıp "çıkar" derseniz olur zaten. neroya gerek yok bence.

(bkz: zalman)

sessiz fan yoktur, su soğutmalı sistem vardır.

kasayi yagin icine koyun sadece culop sesi gelir basta sonra ses gelmez.

en iyi fan orijinal fandır. (soruyu okudum)

sessiz fan, fiyat/performans fan vs. vs. fan arayışlarımda verdiğim yüksek paralar bana çekinmeden bu cümleyi söyletiyor. cpu'nun üstünde ne geldiyse o fan. kutusuz (kendi orijinal fanı ile gelmeyen) cpu bir daha asla almam.

olay overclock ise zaten amaç makinaya ve kendine acı çektirmek olduğu için yazdığım herşeyi geri alıyorum.

www.firebal.net e bakın, 9db ses çıkaran fanlar var (standart fanlar 30db civarı ses çıkartıyor))

bu sıcaklarda sessiz kalacak fan olurmu bilmiyorum. hepsi max da çalışacağı için en sessizi bie ses yapar. ama cooler-master veya zalman...

ne fanı aradığına göre feci şekilde değişir. kasa fanı arıyorsan aman diyeyim zalman'a bulaşma. korkunç gürültülü fanlar zalmanın kasa fanları. arctic cooling'in arctic fan serisi mükemmeldir fakat hava akış yönünü değiştiremezsin, aklında olsun.

işlemci ya da ekran kartı için arıyorsan zalman kesinlikle en iyi tercih olur. işlemciler için cnps 7700cu/alcu şu anda bence en iyi seçenek. ekran kartı içinse yine zalman'ın vf700 ve vf900 serileri son derece verimli.

bu arada anakartının kuzey köprüsü soğutucusu aktif yani fanlı bir soğutucuysa onu da zalman'ın pasif bir soğutucusuyle değişmeyi ciddi biçimde düşünmelisin. genelde kuzey köprüsü ve ekran kartı üzerindeki 4cm'lik fanlar korkunç bir ıslık çalıyor çünkü. tabii kuzey köprüsünün ısınma durumuna göre pasif soğutma yetersiz kalabilir. yeterliliğinden emin oluncaya kadar sıcaklığını yakından takip etmekte fayda var.

en güzeli su soğutma, orası ayrı... =)

@ metox.
öyle değil malesef.

intel e6300 orjinal fanıyla evin en sıcak ve hava almayan yerinde ve sıfır ses ile çalışıyor.

başka bir pc'ye özenip olmayacak bir paraya bla bla üstün niteliki cpu fan aldım. evin en serin yerinde. sesten durulmuyor.

sen cevap bulamadın. başka cevap verelim?

havuç tarator:
1.havuçlar rendelenir.
2.rendelenmiş havuç biraz yağla tavada kızartılır.
3.önceden hazırlanmış biraz sarımsaklı yoğurtla karıştırılır.

bitti hepsi bu. çok basit çok lezzetli.

ayrıntılar: havuç rendeyi tavada yeterli miktarda yağ ile kızartın. yemek konusunda kara cahil iseniz sahanda iki yumurta için ne kadar sıvı yağ kullanıyorsanız 2 katı yeter. yağını sallayıp yanmamaış haldeki havucu yoğurtla karıştırmak için bir kaba alın. havuç yoğurt oranını iyi ayarlayın. burada oran rus salatasındaki mayonez(bizim tarifte yoğurt) ile dğer malzemeler(bizim tarifte rendelenerek kızartılmış havuç) arası oran kadar olmalı. yani bir tabak yoğurt içinde 2-3 havuç parçası görmeyeceğiz. renk turuncu olacak. düz tabaklarda servis edilir. soğumasını bekleyiniz tabi. (kendi tarifim)

ama ttnet'in speed test'inde normal sonuçlar çıktı. Acaba dedim Texas'daki bir server'a bağlandım fln diye mi böyle birşey oldu. Bu arada arkada hiçbirşey açık değildi vallahi. Netlimiter'la baktım hatta, sonra onu da kapayıp başlamıştım teste

sebebi basit. Türk telekomun yurtdışı çıkışları çok problemli. Günün yoğun saatlerinde ve akşama doğru ping atarak aradaki değerleri karşılaştırırsanız mesai saatlerinde yahoo/google gibi yurtdışı sitelerde %10-%15 gibi paket kaybi görüyorum akşam saatlerinde ise otomatik düzeliyor. TT dende zamanında adsl hız arttırımlarından sonra böyle oldu ağabey diye bilgilerde almışlığım vardır.

speedtest.net

bu da gayet şık bir speed tester.